İSLAM MERKEZİ

ALLAHÜ TEALANIN RAHMETİ SONSUZDUR

İşlenen günahlar ne kadar büyük olursa olsun, Allahü teâlâ onu affedebilir. Allahü teâ-lâ için güçlük yoktur.
Önceki kavimlerden bir kimse vardı. Bu kimse, doksan dokuz kimseyi öldürmüştü. Sonra tevbe etmek istiyerek bir "Âbid"in yanına vardı. Kendisine sordu:
•Ben doksan dokuz kimseyi öldürdüm fakat, şimdi pişman oldum. Tevbe etmek istiyorum.Kabul olur mu, diye sordu.
Âbid: Sen çok büyük günah işlemişsin, tevben kabul olmaz, dedi.
Bunun üzerine adam kızıp bu zâtı da öldürdü. Böylece öldürdüğü kimselerin sayısı yüze çıkmış oldu.
Sonra kendisine başka bir âbid tavsiye edildi. Ona gidip başından geçenleri aynen anlattı. Bu âbid kendisine şöyle cevap verdi:
• Evet çok günah işlemişsin.Fakat Allahü teâlâ, işlenen günahlar ne kadar büyüLolursa olsun, tevbe edenin günahlarını affeder. Seni bu hâle bulunduğunçevre getirmiş. Bulunduğun çevredeki insanlar çok kötü kimselerdir. Onlardan uzak durmanlâzımdır. Filan yerde bir köy vardır.Oranın halkı iyi kimselerdir.Şimdi sen, bütün herşeyini köyünde bırak arkana "bakmadano köye git. O köyde kalır eskiköyüne gitmezsen sen de iyiler sınıfına dâhil olursun!..
Bu tavsiye üzerine, o kimse hiç arkasına bakmadan iyi insanların bulunduğu köye doğru yola çıktı. Fakat daha o köye varmadan, iki köy arasında iken eceli gelip yolda vefat etti.
Bu kimsenin iyiler defterine mi yoksa kötüler defterine mi yazılacağı hususunda melekler, arasında şöyle bir konuşma geçti: Azâb melekleri, "Bu kimse yüz kişiyi öldürdü, onun için bizimdir" dediler. Rahmet melekleri de, "Evet yüz kişiyi öldürdü fakat tevbe etti, iyi kimselerden olmak istedi, onun için bizimdir" dediler.
Bunun üzerine, Allahü Teâlâ-dan emîr geldi:
•İki köy arasını ölçün! Hangisine daha yakın ise, o köyünahâlisinden demektir, buyuruldu.
Ölçtüler.Halkı iyi olan köye daha yakın olduğu görüldü. Bunun üzerine iyiler defterine yazıldı.
Beşyüz Yıllık Amel
Allahü Teâlânın kullarından biri vardı. Eni boyu otuz arşın olan küçük bir adada otururdu. Bu kimse beşyüz sene bu adada Allaha ibâdet etti. Allahü Teâlâ, kendisine parmak kalınlığında kaynıyan tatlı bir su ile hergün bir meyve veren bir nar ağacı verdi. Hergün bu su ile ab-destini alır, susadığında içer, karnı acıktığında o bir narı yer karnını doyururdu. Bütün zamanını ibâdet ile geçiriyordu.
Bu kimse Allahü teâlâdan, ruhunu secde eder vaziyette iken almasını istedi. Ve âhır ete kadar bu şekilde kalmasını diledi. Dileği yerine getirildi. Sonra Allahü Teâlâ, âhırette:
•Kulumu rahmetimle Cennete koyunuz, buyurdu.
O kimse buna i'tirâz edip:
•Ben yaptığım amellerin karşılığı olarak Cennete girmek istiyorum, dedi.
Bunun üzerine, Allahü teâlâ, meleklere emir verdi. Yapmış olduğu amellerin hesabının yapılmasını istedi. Yapılan hesapta yapmış olduğu beşyüz yıllık ibâdetin sevabı sadece göz ni'metinin şükrü bile olmadığı görüldü. Ya'nî göz ni'meti, kulun yaptığı beşyüz yıllık ibâdetten daha ağır geldi. Bunun üzerine Allahü teâlâ, bu kimsenin Cehenneme atılmasını emretti. O kimse hatâsını anladı. Allahü teâlâya yalvarıp, rahmeti ile muamele yapmasını istedi. Allahü teâlâ da kendisine acıyıp, rahmeti ile muamele ederek, orıu Cennetine koydu.