İSLAM MERKEZİ     

ŞİİR

  1. Mehmet Akif Ersoy :Çanakkale Şehitlerine
  2. Necip Fazıl Kısakürek:Bu Kaldırımlar,Bu Yağmur
  3. Yunus Emre
  4. Fuzuli:Gazel
  5. Sezai Karakoç:Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine.. ?
  6. Adem Özbay:Şimdi Oralarda Bir Yerde Çocuk Olmak Vardı

 

 


Çanakkale Şehitlerine

Suheda govdesi, bir baksana daglar taslar...
O, ruku olmasa, dunyada egilmez baslar,

Vurulmus temiz alnindan uzanmis yatiyor;
Bir hilal ugruna ya Rab, ne gunesler batiyor!

Ey, bu topraklar icin topraga dusmus, asker!
Gokten ecdad inerek opse o pak alni deger.

Ne buyuksun ki kanin kurtariyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanlari ancak, bu kadar sanli idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsin?
"gomelim gel seni tarihe!" desem, sigmazsin.

Herc u merc ettigin edvara ya yetmez o kitab...
seni ancak ebediyyetler eder istiab.

"Bu, tasindir" diyerek Kabe'yi diksem basina;
Ruhumun vahyini duysam da gecirsem tasina;

Sonra gok kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine ceksem butun ecramiyle;

Mor bulutlarla acik turbene catsam da tavan;
Yedi kandilli Sureyya'yi uzatsam oradan;

Sen bu avizenin altinda, burunmus kanina,
Uzanirken gece mehtabi getirsem yanina,

Turbedarin gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gunduzun fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tullenen magribi, aksamlari sarsam yarana...
Yine bir sey yapabildim diyemem hatirana.

Sen ki, son ehl-i salibin kirarak savletini,
Sarkin en sevgili sultani Salahaddin'i,

Kilic Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki islami kusatmis, doguyorken husran,

O demir cemberi gogsunde kirip parcaladin;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrami adin;

Sen ki; a'sara gomulsen tasacaksin... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey sehid oglu sehid, isteme benden makber,
Sana agusunu acmis duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY
Başa Dön

Kaldırımlar / I

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa karışan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler külrengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
Bu geceyarısında iki kişi uyanık:
Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.
Simsiyah camlarını üzerime dikiyor,
Gözleri çıkarılmış bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, ıstırap çekenlerin annesi,
Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır,
Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,
Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum.
Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
İki yanımda aksın bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumda bir tâk olsun zulmetten taş kemerler.

Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.
Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,
Örtün, üstüme örtün serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,
Alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi.
Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi...

BU YAĞMUR
Bu yağmur, bu yağmur bu kıldan ince,
Nefesten yumuşak yağan bir yağmur.
Bu yağmur, bu yağmur bur gün dinince,
Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik,
Tenimde acısız yatan bir bıçak.
Bu yağmur yerde taş ve bende kemik,
Dayandıkça ağır ağır yanacak.

Bu yağmur, soğumuş yarada kezzap,
Sabrın memesine yapışmış sülük,
Ne başı, ne sonu olmayan azap,
Yandıkça gelişen sihirli kütük.

Bu yağmur, tufanı belki de Nuh'un,
Ve gölgede yüzen odam, gemisi,
Akrebi, çiyanı, böceği ruhun,
Ne varsa meydanda, meydanda hepsi.

Bu yağmur, delilik vehminden üstün,
Karanlık kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün,
Sularsan, seslerden ve gecelerden.

 
Başa Dön

Yunus Emre

Severem ben seni candan içeri
Yolum utmaz bu erkândan içeri
Nireye bakar isem toptolusun
Seni kanda koyam benden içeri
O bir dilberdürür yokdur nişânı
Nişan olur mı nişandan içeri
Beni sorma bana bende degülven
Suretün boş yürir tondan içeri
Beni benden alana irmez elüm
Kadem kim basa sultandan içeri
Tecellîden nasîb irdi kimine
Kiminün maksudı bundan içeri
Kime dîdar güninden şu'le değse
Anun şu'lesi var günden içeri
Senün ışkun beni benden alupdur
Ne şîrin derd bu dermandan içeri
Şerî'at tarikat yoldur varana
Hakîkat ma'rifet andan içeri
Süleyman kuş dili bilür didiler
Süleyman var Süleyman'dan içeri
Unutdum din diyânet kaldı benden
Bu ne mezhebdürür dinden içeri
Dinün terkidenün küfürdür işi
Bu ne küfürdür imandan içeri
Geçer iken Yunus şeş oldı dosta
Ki kaldı kapuda andan içe

(Yunus Emre)

 
Başa Dön

Gazel


Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz banâ derman benî bîmâr sanmaz mı

Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı

Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı

Gül'î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı

Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

(Fuzûlî)

 

 
Başa Dön

Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine

Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine

II

Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
Baharı kolayarak girelim kelimeler ülkesine
Bir anda yükselen bir bülbül sesi
-Erken erken karlar ortasında
Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
Bana geri getirir eski günleri
...Paslanmış demir bir kapı açılır
Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
Ta karanlıklar içinde birden
Bir türkü gibi yükselirsin sen
Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
Saçar ortalığa zamanın
Ağaran saçın toz toprağını
Bana ne Paris'ten
Newyork'tan Londra'dan
Moskova'dan Pekin'den
Senin yanında
Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
Geceme gündüzüme
Gözlerin
Lale Devrinden bir pencere
Ellerin
Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
Kucağıma dökülen
Altın leylak

III

Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla
Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
Kimi ırmaklardan yansıma
Kimi kayalardan kırpılma
Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
İçi ölümle dolu
Dönen bir huni
Doğarken güneş
Kesilmiş ölü yüzlerden
Bir mozaik minyatürlerden
Dokunur tenimize
Soğuk bir Azrail ürpertisiyle ay
Ve birden senin sesin gelir dört yandan
Menekşe kokulu sütunlardan
Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
Gözlerine ait belgeler sunulur
Ey aşkın kutlu kitabı Uçarı hayallere yataklık eden
Peri bacalarının yasağı
Gönlümün celladı acı mezmur
Bana bıraktığın yazıt bu mudur
Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
Senden bir gök
Senden yıldızlar ördüler
Ateş böcekleri
O gece dört yanıma
Ey bitmeyen kalbimin saman yolu destanı
Sen bir anne gibi tuttun ufukları
Ve çocuklar gülle anne arasında
Seninle güller arasında
Tuhaf bir ışık bulup eridiler
Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
Aramızdaki sırra
Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
Gençlik monologları
Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
Bana getiren
Yasamız vardı
Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben

IV

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandillinin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili


Sezai Karakoç
 

Başa Dön

Şimdi Oralarda Bir Yerde Çocuk Olmak Vardı


ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
KUDÜS'TE ÖRNEĞİN
TAŞ ATMAK VARDI AĞLAMA DUVARINA
AĞLATMAK VARDI BİR ANNEYİ
KURŞUN YİYİPTE TAM KALBİNİN ORTASINA.
TANKLARLA KÖREBE OYNAYIP
HEP EBELENMEK VARDI TÜFEKLERE ORADA
KUDÜS'TE BİR ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI MESCİD-İ AKSA'DA.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
KANDAHAR'DA ÖRNEĞİN,
BİR MAYINLA DEĞİŞ TOKUŞ ETTİĞİ
TAKMA BACAĞINA ANLATMAK VARDI
NEDEN UÇURTMA UÇURAMAYACAĞINI
BİR COCA COLAYA PİS POSTALLARI BOYAMAK VARDI
KANDAHAR'DA ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI AFGAN DAĞLARINDA.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
GROZNİ'DE ÖRNEĞİN,
BOMBA SESLERİYLE UYANMAK VARDI HER SABAH
DOĞARKEN YETİM YAZILMAK VARDI
KAFA KAĞIDINA
SIRAYA GİRER GİBİ HER SABAH OKUL BAHÇESİNDE
ÇUKURLARDA MEZARTAŞSIZ UYUMAK VARDI
GROZNİ'DE ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI ŞEYH ŞAMİL'İN MEZARI YANINDA.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
DOĞU TİMUR'DA ÖRNEĞİN,
ÇEKİK GÖZLERDE GÖZYAŞI TAŞIMAK VARDI
NÜKLEER DENEMELERE KOBAY OLMAK
BİR KARDEŞTEN BİLE YOKSUN OLMAK VARDI
DOĞU TİMUR'DA BİR ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI ÇİN SEDDİNDE DANSEDEN.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
TÜRKİYE'DE ÖRNEĞİN;
TAŞ KAYNATAN BİR ANNENİN KUCAĞINDA
SICAK BİR KAŞIK ÇORBA HASRETİYLE
SOLUP GİTMEK VARDI HAYATIN BAHARINDA
TÜRKİYE'DE BİR ÇOCUK OLMAK VARDI
BİR MELEK OLMAK VARDI NENE HATUNUN ÖRTÜSÜZ BIRAKTIĞI.


ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
AHISKA'DA ÖRNEĞİN...
KIRIM'DA... TÜRKİSTAN'DA... MORA'DA... KEŞMİR'DE... TAŞKENT'TE...
HALEPÇE'DE... HAMA'DA..., ÜSKÜP'TE..., KABİL'DE..., SARAYBOSNA'DA...

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
İBRAHİM OLUP ATEŞE
YUNUS OLUP DENİZE
ZEKERİYA OLUP TESTEREYE
YAKUP OLUP HASRETE
YUNUS OLUP KUYUYA ATILMAK VARDI

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
İSA OLUP ÇARMIĞA GERİLMEK
MUHAMMED OLUP TAİF'TE TAŞLANMAK VARDI.
ALİ OLUP YATMAK VARDI SEVGİLİNİN YATAĞINDA
HÜSEYİN OLUP BİÇİLMEK VARDI KERBELA'DA

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
METİN OLUP, SELAMİ OLUP, BİLAL OLUP, FİLİZ OLUP
YANİ AŞK OLUP
YANİ BİR ŞARKI OLUP
YANİ BİR GÜL OLUP
YANİ MELEK OLUP
GİTMEK VARDI CENNETE HERKESTEN ÖNCE.

ŞİMDİ ORALARDA BİR YERDE ÇOCUK OLMAK VARDI;
ŞİMDİ BURADA BİR ŞAİR OLMAK VARDI.

Başa Dön